The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 5

En Son Güncellenen Seriyi Okuyun The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 5 at Athena Fansub . Serilerimiz Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi Bu Sitede Yer Almaktadır Athena Fansub Diğer Serilerimize Bakmayı Athena Fansub Diğer Serilerimiz Seri Listesi Bölümündedir.

Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi Bölüm 5

 

Çevirmen: BrotherNoodles

 

Okul Başlamadan 6 Gün Önce (1)

 

*-*-*-*-*-*

 

[Yeni Tamamlanmış Ürün]

 

Düşük Seviye Olta

 

Hançer yardımı ile şekillendirilmiş bir dal, kumaş iplikleri ve kanca niyetine eklenmiş küçük bir çivi kullanılarak yapılmış.

 

Dayanıklılığı düşük.

 

Balığın yemi yutup yutmadığını anlamak su üzeri aksesuarlar bulunmadığından zorlayıcı.

 

Zorluk Seviyesi: 1/5

 

Üretim başarılı. Üretim yetenekleri gelişti.》

 

Fark ettim ki zıpkın kullanmanın en büyük dezavantajı oldukça yorucu olmasıydı.

 

Bunun yerine bir olta kullanmayı düşündüm ve kendime bir tane yaptım. Kullanabileceğim birden çok dal bulunduğundan istediğim boya en yakın olanı seçip işe koyuldum.

 

Eşyalarım arasından ipekten bir kumaş parçası buldum. Birkaç iplik kopardım ve onları birleştirerek olta ipliği olarak kullandım.

 

Tahta valizlerimden birinin menteşesindeki çiviye de almam gerekiyordu. Çekicim olmadığından valizi kırmak zorunda kaldım.

 

En sonunda her ne kadar düşük seviye olsa da bir oltam olmuştu. Yem olarak da akıntı kenarındaki kayaların altında yaşayan toprak solucanlarını kullanmıştım.

 

Her şey hazır olduğuna göre sıra balık tutmaya gelmişti.

 

Akıntının kenarına kuruldum ve balıkların yemi yutmasını bekledim.

 

“Hmm…”

 

Çenemi elime yaslarken öylesine oturmak hiç de fena değildi. Su içerisinde koşarak ıslanmaya kıyaslanınca sanki üstün bir güç edinmiş gibiydim.

 

“Başarılı olursa acayip bir şey olur.”

 

Çocukken akıntılarda koştuğum dağlarda gezdiğim zamanları hatırladım. O zamanlar açlıktan ölmek gibi endişelerim yoktu. Sadece mutlu olmayı başarabiliyordum. Nostalji nedense beni duygulandırmıştı.

 

“Hmm… Hata yaptığımı düşünmüyorum aslında.”

 

Önemi olmayan şeyleri aklıma getiremeden edemedim. Prenses Penia’ya altın bilyeden bahsederek doğru kararı mı vermiştim?

 

“Bir dahaki sefere daha dikkatli olsam iyi olur.”

 

En büyük avantajım gelecekte Silvenia Akademisinde gerçekleşecek her şeyi biliyor olmamdı.

 

Ama yaptığım gereksiz bir şey yüzünden o gelecek tümünden değişirse… Bütün avantajımı çöpe atmış olmaz mıydım?

 

Bildiklerime göre Prenses Penia’nın altın bilyeyi bulamaması gerekiyordu.

 

Hikayeye göre bilyenin yerini bulan kişi ‘Tembel Lucy’ adlı biriydi.

 

Büyü bölümündeki sınıf seçme sınavından mezuniyete kadar bütün sınavlarda birinci olan, yetenekli birisiydi.

 

“O vahim durumda yapabilecek başka bir şeyim yoktu.”

 

Bu konuda yapabileceğim bir şey yoktu. Daha acil olan mesele ise Prenses Penia’nın beni okuldan attırmayacağına emin olmaktı.

 

Yalvararak acınmanın çok sert bir şekilde ters tepeceğini zaten biliyordum.

 

Yapabileceğim en iyi şey, az da olsa benden şüphe duymasına sebep olarak akademiden kovdurmamasını sağlamaktı. (Ç/N: Düşmanını dostundan yakın tut meselesi herhalde.)

 

En uygun seçim olmasa bile o kadar da tehlike olacağını düşünmediğim bir yöntemdi. Çok garip bir seçimdi o ayrı.

 

Eğer birisi neler saçmaladığım hakkında sorular soracak olursa… Yani, pek de diyecek bir şeyim olmazdı. Ne de olsa kafadan sıkmak o kadar zor bir şey değil.

 

***

 

Profesör Glass, öğrenciler arasında ‘Hödük İskelet Kafalı Şerefsiz’ olarak da biliniyordu. 

 

Öğrencilerin öğretmenlere lakap takması daha önce görülmemiş bir şey değildi fakat Profesör Glass’ın lakabı gerçekten de biraz aşırıya kaçmış denilebilirdi. Her ne kadar bunun sebebi oldukça açık olsa da. Adam hem pisliğin teki hem de adeta yürüyen bir iskeletti.

 

“Dünkü sınıf seçme sınavının sonuçlarını açıklayacağım.”

 

 En bakımlı ve yoğun bina adanın güneydoğusunda yer alan Phillis Binasıydı. Büyü Bölümünün bütün birinci sınıfları, pürdikkat podyumdaki Profesör Glass’ı dinliyorlardı.

 

Çelimsiz ve solgun birisiydi. Arkaya taranmış siyah ve açık yeşil renkli karışık saçları kemikli yüz hatlarını daha da belirginleştiriyordu.

 

“İlk olarak siz veletlerden ilk bir saate gelenler direkt olarak F sınıfında olacak.”

 

Bütün bina bir anda gürültü doldu.

 

“Sırada birazcık düşünüp de çok sayıda bilye getiren veletler var. Az da olsa potansiyeliniz var. Getirdiğiniz bilyelerin türüne göre D veya E sınıfında olacaksınız.”

 

Öğrencilere yukarıdan bakarak onlara veletler şeklinde hitap etmek halihazırda oldukça kabaydı. Onun umrunda olduğundan değil ama öğrenciler arasında varlıklı ve söz sahibi kişiler, ünlü soylular ve hatta kraliyet ailesine mensup kişiler vardı.

 

Mevzu bahis eğitim olunca sosyal statünün önemsizliği Silvenia’da bir tür yasaydı.

 

Eğitim, öğrencilerin yaşam tarzları ve sosyal ilişkilerinden bağımsız olarak görülürdü. Öğrenmek herkesin hakkıydı, o kadar.

 

“A sınıfına atanan ve en iyi muameleyi görecek olan üç kişi var. Bunlar; Lortel, Lucy ve Ziggs. Lucy sınavı birinci olarak tamamlayan kişi aynı zamanda. Siz geri kalanlar ise dağıttığım listeden sınıflarınıza bakabilirsiniz. İtiraz kabul etmiyorum ona göre.”

 

Konuşması bitince ortalık daha da karıştı. Profesör Glass cübbesi üzerindeki tozları silkelerken podyumdan inmeye çalıştı.

 

“Bu da ne demek oluyor? Kabul etmiyorum!”

 

“Sınıf kriterleri belli bile değildi. Rastgele falan mı atadınız yoksa?”

 

“Lütfen söylediklerinizi havada bırakmayın! Bu sınavı yaparkenki amacınız ve görmek istedikleriniz nelerdi?

 

***

 

Karışıklığın ortasında bazı öğrenciler sesli bir şekilde sınava itiraz ettiler. Profesör Glass sanki böyle bir tepkiyi önceden tahmin etmiş gibi podyuma geri çıktı ve ses yükseltme büyüsü kullandı.

 

“Amacım falan… Neden böyle şeylerden bahsetmek zorundayım ki?”

 

Söylediklerini karşısındaki herkes, Prenses Penia dahil, şaşkınlıkla dinliyordu.

 

Prenses Penia dağıtılan listeye göz attı ve ne diyeceğini bilemedi.

 

Birinci sınıflar A’dan F’ye olmak üzere 6 sınıfa ayrılmışlardı.

 

Sadece üç öğrenci A sınıfındayken B ve C sınıfları boştu. Kalan öğrenciler ise D, E ve F sınıflarına dağıtılmıştı. Prenses Penia D sınıfındaydı. Hal böyleyken Prenses Penia aldığı notun yüzde onluk kesimde olduğuna inanmakta güçlük çekiyordu.

 

“Daha yüksek sınıflara geçiş yapmak istiyorsanız kendinizi kanıtlamanız yeterli.”

 

Şu anki durum Prensesin düşündüğünden bile daha saçmaydı.

 

İlk başta utanmış olsa da hızlıca kafasını salladı ve kendine geldi.

 

Giriş sınavından önce Akademi Müdürü çoktan bu konu hakkında konuşmuştu. Silvenia’yı tercih ettiği vakit, çokça prenses statüsüne uymayan şekilde davranılacaktı.

 

Zaten ihtişamlı fakat kullanışsız saray odalarından kaçarak herkes ile aynı koşullarda büyü öğrenmek için Silvenia Akademisini seçen o değil miydi?

 

Bu aşağılanmayı kabul etmeye hazırdı.

 

Ama yine de nedenini bilmesi gerekliydi.

 

“Hal böyle olsa da en azından sınavdan birazcık daha bahsedebilirsiniz Profesör Glass.”

 

Bu sözler ağzından dökülmüştü.

 

Sesini yükseltmemesine rağmen ortam bir anda iğne düşse duyulacak hale gelmişti. Söyledikleri herkesin kulağına ulaşmıştı bile.

 

Beraberlerinde krallığın prensesi vardı bir kere.

 

Her ne kadar bir öğrenci olarak statüsünü sarayda bırakmış olsa da soylu doğasını bir kenara koyamazdı.

 

“Prenses Penia, kusura bakmayın fakat benim sınıfımda benim kurallarım geçerlidir.”

 

Soğuk bir bakış.

 

Kralın yanında oturan devlet büyüklerinden de benzer bakışları görmüştü. Kendi bölgelerinde aslan kesilenlerden hem de. Profesör Glass’ta da benzer bakışları görmek mümkündü.

 

Bilge gözlerini kullanarak çoktan görmek bıktığı o bakışları açıkça seçebiliyordu.

 

“Ama… Madem merak ediyorsunuz, bir kereliğe mahsus sorunuza cevap vereceğim.”

 

Ve aynı şekilde kendi kurallarını bilerek görmezden gelme huyu.

 

“Fakat ne dersem diyim yanlış anlayıp bir şeyler uydurduğumu düşüneceksiniz. Bunu önlemek adına sınav birincisinin anlatması daha doğru olur. Lucy Mayreel? Lucy?”

 

Profesör seslense de cevap veren olmadı.

 

“Lucy? Şu an burada olması gerekiyordu aslında. Lucy?”

 

Herkes Lucy’yi ararken ortalık yine karıştı.

 

“Aman… Ooo…”

 

O sırada Prenses Penia’nın iki sıra önünde oturan bir kız ayaklandı.

 

Kafası karışmış gibi görünüyordu. Kafasındaki cadı şapkası o kadar büyüktü ki omuzlarını kaplıyordu. Cılız olduğundan cübbelerinin kolları bile sarkıyordu.

 

“Uyukluyor muydun?”

 

“Ha… Evet… Öyle oldu…”

 

Yarı açık gözleri ve yorgun sesiyle oldukça bitkin görünüyordu.

 

Uyukludağını da önemli bir şey değilmiş gibi kabul etmişti. Şey olduğu belliydi… Garip.

 

“Podyuma çıkıp kısaca sınavın amacını ve nasıl birinci olduğunu anlatmak ister misin?”

 

Lucy’nin gözleri profesörün sözleri karşısında sarsıldı.

 

Rahatsız olduğu belliydi.

 

“İlla yapmam mı gerek… Şimdi yani?

 

Sözleriyle ortam anında gerildi. Kabalığıyla meşhur Profesör Glass gibi birinin yüzüne açıkça ‘Bu çok saçma. Üşeniyorum.’ demişti adeta.

 

Fakat Profesör Glass hakkında bazı söylentiler duyan öğrenciler verdiği cevaba pek de şaşırmamıştı.

 

“Aynen öyle.”

 

“Aohm…” (Ç/N: Esniyor)

 

Profesör yetenekli olmayanlara karşı aşırı sert, olanlara karşı ise anlayışlıydı.

 

Profesör Glass o tür birisiydi.

 

“Haom… Ağh..! Hua!” (Ç/N: Evet hala esniyor :D)

 

Lucy geniş şapkasını yanındaki boş sıraya bıraktı. Derin uykudan uyanmış yavru bir kediyi andırırcasına kollarını ve bacaklarını esnetti.

 

Bir tırtıl gibi ayağı kalktı. Aslında bir koala gibi göründüğünü söylemek daha doğru olurdu.

 

“Buraya kadar gelmek istemiyorsan yerinden de cevaplayabilirsin. Bize Merilda’nın Koruyucu Ağacındaki altın bilyeyi nasıl bulduğunu anlatman yeterli.”

 

“Ha, öyle mi? Şey… Cevabım oldukça kısa zaten.”

 

Sandalyesinde yarı doğrulmuş bir şekilde oturan Lucy pek bir önemi yokmuş gibi anlatmaya başladı.

 

“Glockt, hani şu usta büyücü olan, söylemişti… Gerçekleri arayan usta bir büyücünün üç temel özellikleri; büyü yeteneği, seri doğru karar verme yeteneği ve keşif tutkusu. Bu özelliklere sahip olup olmadığımızı görmek istediniz değil mi?”

 

Büyü tarih kitaplarında ismi sıklıkla geçen Usta Büyücü Glockt’un kim olduğu ve bahsettiği usta büyücülerin özellikleri çokça bilinirdi.

 

“Haa… Yakınlarda bir yerde dinleniyordum sonra uyandığımda güneş çoktan batmaya başlamıştı… Ben de etrafımda hissedebildiğim büyülü bilyeleri topladım, o kadar.”

 

Lucy devam ettikçe öğrencilerin ilgisi azalmaya başladı. Fakat Profesör Glass hala sabırla onun konuşmasını bitirmesini bekliyordu.

 

“Tabii, benim dışımda kimse o bilyeyi bulamazdı.”

 

Söyledikleri kulağa kibirli gelse de söyleme şekli hiç de öyle bir etki yaratmıyordu.

 

Konuşurken kullandığı ses tonu, güneşin doğudan doğması veya yere düşen bardağın kırılması gibi herhangi bir bariz gerçek hakkında konuşurkenki tonuydu. Pek bir önemi yokmuşçasına anlatıyordu bunları.

 

O uykulu bir şekilde konuşmaya devam ederken diğer öğrenciler onun ile aralarında bir tür uyuşmazlık hissettiler.

 

Bir dahi.

 

Mantık kullanılarak açıklanamayan birisi.

 

Lucy Mayreel doğuştan yetenekliydi.

 

Ve onun gibiler şüphe yok ki sıradışı bir şekilde diğerlerinin arasından sivrilirlerdi.

 

*-*-*-*

Tepki vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Hadi sağlıcakla kalın.

 

-BrotherNoodles

 




tags: Manga Oku The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 5, Webtoon The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 5, oku The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 5 Çevrimiçi, The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 5 Bölüm, The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 5 Bölüm, The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 5 Yüksek Kalite, The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 5 oku, ,

Yorumlar

Bölüm 5