The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 4

En Son Güncellenen Seriyi Okuyun The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 4 at Athena Fansub . Serilerimiz Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi Bu Sitede Yer Almaktadır Athena Fansub Diğer Serilerimize Bakmayı Athena Fansub Diğer Serilerimiz Seri Listesi Bölümündedir.

Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi Bölüm 4

 

Çevirmen: BrotherNoodles

 

Okul Başlamadan 7 Gün Önce (2)

 

*-*-*-*-*-*

 

Bir zamanlar üyesi olduğum Rothstaylorlar, kötülükte zirveye ulaşmış bir aileydi.

 

Prestijli adları dolayısıyla güç zehirlenmesi geçiren her yeni nesil bir öncekinden daha kibirli ve elitist oluyordu.

 

Cömert ve onur sahibi ataları yok olmuş, yerine krallığın yüksek pozisyonlarını elinde tutan kibir dolu bir aile kalmıştı.

 

Fakat Rothstaylor ailesinin karanlık bir sırrı vardı.

 

Aile reisi Krepin Rothstaylor, ölümsüzlüğün sırlarını öğrenmek için Efsanevi Çağların Şeytan Tanrısı Mebula ile anlaşma yapmıştı. Bu şeytani birlik, çarpık bir zihniyetin araştırmaları sonucu yapılan sayısız zalim deneye ve pek çok masum canın hayatını kaybetmesine yol açmıştı.

 

İki yıl sonra başkahraman Taylee, bu gerçeği açığa çıkarmıştı.

 

Sonu gelmeyen saldırılar sonucu Krepin Rothstaylor en sonunda mağlup edilmişti.

 

Rothstaylor ailesinin başı Krepin Rothstaylor,  ‘Silvenia’nın Beceriksiz Kılıç Ustası’ oyunun dördüncü bölümündeki son canavardı denilebilir.

 

Onun mağlubiyeti sonucu Rothstaylor ailesi ektiğini biçmişti.

 

Aşağılık ailenin çöküşü oyuncuları oldukça keyiflendirmişti. Krepin Rothstaylor’ın yaptıklarında aktif olarak rol alanlar idam ettiriliyor, az çok dahil olanlar ise ya tutsak ediliyor ya da cezaya çarptılıyorlardı.

 

Bütün bunları düşününce içinde olduğum durum çok farklı bir hal alıyordu.

 

Evet, üşüyordum ve açtım. Geleceğimde ne olduğuna dair hiçbir fikrim de yoktu.

 

Ama Rothstaylor ailesi ile olan bağlarım çoktan kopmamış mıydı?

 

Daha basit düşününce varılabilecek tek bir sonuç vardı.

 

Olayların gidişatı aslında oldukça lehimeydi.

 

***

 

“Bana ne kadar minnettar olduğundan mı bahsediyordun? Pek inanamıyorum buna.”

 

Oturduğum yerden kalktım fakat ormanda geçirdiğim üç gün dolayısıyla en iyi halimden oldukça uzak olduğuma emindim. Bu prensesi biraz daha şaşırttı anlaşılan.

 

Daha birkaç gün önce beni, başkalarını hor gören bir soylu olarak görüyordu. Her ne kadar tepkilerinde acıma bulunsa da bu halimi görmekten zevk alıyor olmalıydı.

 

Bundan yararlanmayı hedefliyordum. Fakat Prenses Penia’nın karar verirken duygularını bir yana bıraktığından haberdardım. Ona acınmak büyük olasılıkla ters teperdi.

 

Peki bu durumda nasıl bir sonuç almak istiyordum?

 

Okula gidip gitmemem fark etmeksizin, Prenses Penia’nın beni unutmasını sağlamak önceliğimdi.

 

Sadece Prenses değil, bütün öğrencilerin dikkatini bir şekilde kendimden uzaklaştırmalıydım. Eğer Ed Rothstaylor’ın okuldan ayrılmadığı haberi gereksiz bir şekilde yayılırsa bundan zarar görecek tek kişi ben olurdum.

 

Akademinin bakış açısından ben zaten ayrılacağımı bildirmek üzereyim. Atılmanın eşiğinde olan biri olarak akademik açıdan arkamın daha sağlam olduğu bir zamana kadar dikkat çekmemem en mantıklısıydı.

 

Prenses’in nefretini kazanmak hiç iyi olmazdı.

“Kaderimi size bırakıyorum Prenses Penia. dilediğinizi yapmaya hazırım.”

 

Karşılaşabileceğim problemleri görmezden gelerek cesur bir beyanda bulundum.

 

Yapabileceklerimin sınırı beni az da olsa hayal kırıklığını uğratmış olsa da yalakalık yapmak durumu kötüleştirmekten başka işe yaramazdı. Ne de olsa endişe ve çaresizlik başkalarının gözünden zayıflık, değersizlik belirtisiydi.

 

Prenses Penia, sıradışı ‘bilge gözleri’ sayesinde ‘İyiliğin Prensesi’ olarak da biliniyordu.

 

İnsan doğasının derinliklerine inebilen bir göz.

 

Yalakalık, ikiyüzlülük ve aldatmacalar ile içiçe büyümüştü.

 

Sonsuz cömertlik sahibi o maskenin altında kişilerin gerçek yüzlerini tek bir bakışla görebilen bir hükümdar yatıyordu.

 

Dikkatimi odun ateşine verdim. Odunun yanarak küle dönüşmesini izliyordum.

 

Ateşi ‘Tutuştur’ büyüsü kullanarak harlayabilirdim fakat idmanlar yapmaya daha başlamadığımdan vücudumu zorlayarak güçlerimin kullanmak istemiyordum.

 

Prensesin yanından geçtim ve ateşin yanına kuruldum. Bir çubuk yardımıyla ateşin kalbine doğru parçalanmış odunları ittirmeye koyuldum.

 

“Üç gündür buradasın yanılmıyorsam?”

 

“Hayatta kalmak için gerekeni yapmalıyım.”

 

Çok net bir şekilde uymam gereken bir kural belirlemiştim.

 

İlgi çekmemenin en etkili yolu kimseye ilgi göstermemekti.

 

Başkalarının yaptıklarıyla ilgilenmiyordum. Bu tavrımı koruyarak onların da bana olan ilgisinin azalması oldukça muhtemeldi.

 

Fakat  karşımdakinin imparatorluğun Üçüncü Prensesi olması beni hala tedirgin ediyordu. Her ne kadar başarılı olabilecek bir plan olsa da tek başına yeterli değildi.

 

“Duyduklarıma göre kraliyet ailesi üyeleri her zaman soylular tarafından eşlik edilirmiş. Kısa yürüyüşlerin bile hizmetkarlar tarafından eşlik edildiği söylenir. Hatta birkaç saat sürecek işler için bile silahlı korumaların gerektiği çokça bahsedilir.”

 

Rüşvet ve iltifat. Bitirim ikili.

 

Fakat önümde hala bir engel var.

 

Rüşvet olmadan iltifat ucuz laflardan ötesine geçemez.

 

“Güneş batmak üzereyken bu tehlikeli doğu ormanlarında gezinmekte ısrarcısınız. Yanılmıyorsam bunun bir sebebi olmalı.”

 

Akademiyi dolaştığı zamanlarda bile hizmetkarları ona eşlik eder, gideceği yerlerde ilgiyle beklerlerdi.

 

Bu durumda ise büyük olasılıkla ağaçların arasında kamufle olmuş korumaları Prenses’e yapılacak en küçük yanlışı kolluyorlardı. Ona karşı yapacağım en küçük yanlış adımın bile sonuçlarının vahim olacağı açıktı.

 

“Ne demeye getiriyorsun? Yanımda şövalyelerim olmadığından bana zarar vermeyi düşünüyorsan çok pişman olursun, uyarayım.”

 

Madem öyle, birazcık daha ileri gitsem sıkıntı olmaz herhalde.

 

Gülümsedim.

 

“İkinci sınıf öğrencileri arasında Profesör Glass’ın sınavının inanılmaz zor olduğuna dair söylentiler var. Her sene öğrencilerine farklı yollarla işkence etmekten zevk alıyor desek yalan olmaz. Sanıyorum ki şu anda onun sınavı ile meşgulsünüz?”

 

Kamp ateşini dürtüklemeye devam ederken bakışlarımı Prensese çevirmedim bile.

 

“Eğer güneydoğu yönündeki göle doğru gidecek olursanız kayalardan oluşmuş bir ada göreceksiniz. Adada tek bulunan şey bir çam ağacı. Bu ağaç aynı zamanda ‘Merilda’nın Koruyucu Ağacı’ olarak da biliniyor. Gövdesine göz atmak size beklenmedik kazançlar getirebilir.”

 

“Ne dedin sen?”

 

“Ne desem de bütün ormanı dolaşacaksınız zaten. Ağaca bir göz atmak için yoldan sapsanız bir şey kaybetmezsiniz.”

 

Prensesin bakışlarının adeta sırtımı deldiğini hissedebiliyordum ama umursamazlıktan geldim.

 

“Amacın ne? Hala intikam peşinde misin?”

 

Kamp ateşi yeniden çıtırdamaya başladı. Kıvılcımlar ile ateşi canlandırmayı başarmıştım.

 

“Bu… Size verdiğim bir rüşvet olarak görülebilir.”

 

En sonunda kullandığım çubuğu ateşin içine attım.

 

“Eğer hoşunuza gitmediyse kabul etmeniz için sizi zorlayamam.”

 

Prenses uzun bir süre sessiz kaldıktan sonra beni azarlayarak dediklerimin hiç de komik olmadığını söyledi ve ayrıldı.

 

Prensesin bundan sonra yapacakları tamamen kontrolüm dışındaydı.

 

***

 

“Bırak beni! Kim olduğumu bilmiyor musun ha?! Ben Ed Rothstaylor, Rothstaylor ailesinin ikinci oğluyum! Çek ellerini üzerimden domuz herif! Nereye dokunduğunu sanıyorsun be?!”

 

“Taylee demek ha? Gevezelik yapan ortalama bir öğrenci işte.”

 

“Ha? P-prenses? İyilik Prensesi Penia? Ç-çok özür dilerim, sizin huzurunuzda olduğumu anlayamadım.”

 

“Prenses! Taylee gibi böcekleri savunarak soylu ve saygıdeğer adınızı lekeliyorsunuz. Lütfen onu cezalandırın!”

 

“Bu… Bu haksızlık! Bir tuzak! Komplo! Sefil Taylee kıskançlıktan köpürüyor olan da bu! Rezil haşere!”

 

~~~

 

“Hala aynı kişi mi ki?”

 

Prenses Penia ormanda dolaşırken giriş sınavında tanık oldukları aklına geldi.

 

Kendini beğenmiş soylu Ed’i ve sınavını manipüle ederek başarısız olmasını sağladığı Taylee’yi hatırladı.

 

Hatıralarındaki Ed Rothstaylor’ın, bilge gözlerini kullanmadan bile, tiksinç ve berbat birisi olduğu açıktı. Herhangi biri onun kibrini ve antipatik kişiliğini görebilirdi.

 

Güçlünün karşısında yalaka, zayıfın karşısında ise insafsız olan birisiydi. Prenses kim olduğunu sakladığı sırada onun bu yüzsüzlüğüne maruz kalmıştı.

 

Böyle birinin Silvenia’da yerinin olmadığını düşündüğünden hızla harekete geçmişti.

 

Her ne kadar bir öğrenci olsa da Akademi Komitesi kraliyetteki pozisyonu sebebiyle fikirlerini görmezden gelemezdi.

 

Ed Rothstaylor’ın zalimliklerinin açığa çıkması ve evlatlıktan reddetilmesi üzerinden üç gün geçmişti. 

 

Tavrı inanılmaz bir değişim geçirmiş, sakinlik kazanmıştı.

 

Doğrusu üç gün öz eleştiri yapmak için yeterli bir süreydi. Fakat şu anda prensesin buna kafa yoracak vakti yoktu. 

 

Prenses Penia’nın tüm ilgisini gerektiren şey Sınıf Seçme Sınavıydı.

 

Meşhur Profesör Glass, ikinci sınıf öğrencileri için acımasız bir sınav hazırlamıştı. Öğrenciler, doğu ormanına dağılmış büyü içeren bilyeleri bölüm binasına getirmekle görevlendirilmişlerdi. Sınav öğleden hemen sonra başlamıştı ve güneş batmak üzere olana kadar da devam etmesi planlanıyordu.

 

(Ç/N: Şimdi burada bir tutarsızlık var. Bizim Ed ikinci sınıf öğrencisi yani giriş sınavı ile bir alakası yok. Orada bir nevi görevli olarak bulunuyor anladığım kadarıyla. Ama birinci sınıfa geçecek Taylee’nin sınavıyla oynuyor falan filan. Şimdi Prenses de orada ve sınava giriyor mantıken. Yani onun da birinci sınıf olması gerekiyor bence ama göreceğiz.)

 

Büyü Bölümündeki 310 öğrenciden yaklaşık olarak 290 tanesi şimdiden bilyelerini bulmuş ve bölüm binasına geri dönmüştü.

 

Öğrencilerin yarısından fazlası ilk bir saate bilyelerden birini bulmayı başarmıştı.

 

Güneş batımı yaklaştıkça ormanı dolaşmaya devam eden sadece birkaç öğrenci kalmıştı.

 

Prenses Penia da temel mana algılama yetenekleriyle hızlıca bilyeleri topluyordu. Yaprakların arasında, toprak tepeciklerin yakınlarında ve tahta bir bankın altında buldukları göz önüne alınınca hatırı sayılır sayıda bilye toplamayı başarmıştı. 

 

Fakat, bir şeyler eksik gibiydi…

 

Büyülü bilyelerin sayısı öğrencilerinkinden kat be kat daha fazlaydı.

 

Kabul gördükten sonraki ilk sınavları için bile fazla kolaydı. Acımasızlığıyla bilinen Profesör Glass’tan beklenmedik derecede nazik bir sınavdı bu.

 

Gizli bir amacının olduğu su götürmez bir gerçekti. Bu düşünce Prensesin aklından çıkmam bilmedi. 

 

Öğrencilerden çoğu ‘ilk gelen alır’ mantığıyla hızla bölüm binasına geri dönmüştü.

 

Güneş ufukta kaybolmaya başlayınca diğer şüpheli öğrenciler de geri döndüler. Kaliteden çok sayıya önem vererek azımsanmayacak miktarda biye toplamışlardı.

 

Ay yüzünü göstermeye başlamıştı.

 

Fakat Prenses Penia bölüm binasına geri dönmedi.

 

Sınavın gizli bir amacı olabileceği düşüncesini aklından çıkartamıyordu bir türlü.

 

Birazcık daha dolaştıktan sonra bir göle ulaştı.

 

Orada, Ed Rothstaylor’ın bahsettiği, kaya adayı gördü.

 

Ayın nazik ışığı altında gizemli bir çam ağacı adanın ortasında öylece duruyordu.

 

Onun dediğine göre bu ağaç Merilda’nın Koruyucu Ağacı olarak biliniyordu.

 

“Hmmm…”

 

Prenses Penia eli çenesinde derin düşüncelere daldı. En sonunda, büyü gücünü ayak uçlarında yoğunlaştırmaya karar verdi.

 

“Su Yürüyüşü.”

 

Bu büyü hatırı sayılır miktarda mana harcayarak kullanıcının suda yürümesini sağlıyordu.

 

Fakat verimsizliğinden dolayı uzun bir süre kullanması zor bir büyüydü. Bu yüzden de savaşlarda kullanılması için gereken pratiklikten mahrumdu.

 

Ama bu kısa mesafelik yolculukta gölü ıslanmadan geçmek için yeterliydi.

 

Prenses Penia temkinli bir şekilde büyü gücü dolu ayaklarıyla gölün yüzeyine bastı.

 

Ağacın bir kısmının yıkıldığını gördüğünden, Ed Rothstaylor’ın onun için hazırlamış olabileceği bir tuzak olduğundan şüphelendi.

 

Eğer hala Cömertlik Prensesinden intikam almaya çalışıyorduysa sonu vahim olacaktı.

 

Ed Rothstaylor da bundan haberdar olmalıydı.

 

Yine de tedbirli olmakta her zaman fayda vardı. Prenses ağacı süzerken dikkatli bir şekilde yaklaşmaya devam etti.

 

“Büyülü bir bilye… Ama rengi farklı…”

 

Ağaç kovuğunda yumuşak, zarif bir şekilde parlayan altın rengi bir bilye vardı.

 

Prenses Penia düşüncelere dalmışken başını yana eğdi.

 

“Sıradışı bir tasarım… Altın renkli belirsiz bir parlaklık, ama başka bir numarası yok gibi…”

 

Temkinli olmak açısından bilyenin büyü gücünü algılamaya çalıştı fakat  anca fark edebildiği zayıf bir enerjiye sahipti.

 

“Ama… Önemli bir şey gibi duruyor.”

 

Prenses zarifçe açık sarışın renkli saçlarını topladı ve özenle yere değmemeleri için uğraştı.

 

Çömelerek ağacın içerisine sıkışmış bilyeyi gözlerken ne yapması gerektiğini düşündü.

 

“Olmaz.”

 

Bilyeyi, Ed Rothstaylor yerini paylaştığı için keşfedebilmişti.

 

Prenses bilyeyi kendi başına bulmamıştı ve onuru bilyeyi sahiplenmesine engel oluyordu.

 

En sonunda, Prenses Penia gölden ayrılmaya karar verdi.

 

Sınavı haksız yollardan geçmenin yüzsüzce olacağını biliyordu.

 

*-*-*-*

Tepki vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Hadi sağlıcakla kalın.

 

-BrotherNoodles




tags: Manga Oku The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 4, Webtoon The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 4, oku The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 4 Çevrimiçi, The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 4 Bölüm, The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 4 Bölüm, The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 4 Yüksek Kalite, The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 4 oku, ,

Yorumlar

Bölüm 4