The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 3

En Son Güncellenen Seriyi Okuyun The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 3 at Athena Fansub . Serilerimiz Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi Bu Sitede Yer Almaktadır Athena Fansub Diğer Serilerimize Bakmayı Athena Fansub Diğer Serilerimiz Seri Listesi Bölümündedir.

Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi Bölüm 3

 

Çevirmen: BrotherNoodles

 

Okul Başlamadan 7 Gün Önce (1)

 

*-*-*-*-*-*

 

Üç gün bir şekilde geçti.

 

Bu üç günü boşa geçirmedim tabii ama yaptıklarımın listesini çıkartmak pek bir zahmetli, özetini yapmak ise oldukça zorlu olurdu.

 

Yaptığım ilk şey çadırımı sağlamlaştırmaktı.

 

İkinci gece çadırımın iskeleti çöktüğünden ormandan daha fazla odun toplamam gerekmişti.

 

İskeleti tümünden sağlama almak için bir halatım olsaydı çok daha iyi olurdu. Bunun yerine zemine fazladan delikler açarak destek amaçlı yeni dallar eklemeye karar verdim.

 

Daha sonra yağmur sırasında olabilecek sızıntıları önlemek için üç veya dört takım kıyafetimi feda etmek zorunda kaldım. Ardından kaplamanın üzerine daha da büyük yapraklar ekledim.

 

Fakat artan ağırlık sonucu destek için eklediğim dallar yıkıldı. Bu yüzden de bu dalları destekleyecek yatay dallar ekledim.

 

Bundan sonra eski kıyafetlerimi kıvırarak iskeleti sağlama almak için ilkel bir halat oluşturdum.

 

Doğruyu söylemek gerekirse kıyafetlerimi bu şekilde kullanarak onları ziyan ettiğimi düşünüyordum. Markette birkaç gümüş para için okutabilir miydim diye düşünmeden edemedim.

 

Birazcık daha düşününce bundan vazgeçtim. Kıyafetlerim hiçbir şekilde mücevherlerle kaplı lüks parçalar değillerdi, yüzlerine de kimse bakmazdı.

 

Yine de satabileceğim birkaç değerli eşyam vardı. Tek bir sorun vardı o da marketin komşu şehirde bulunmasıydı.

 

Sırf markete uğramak için Acken adasından ayrılmak cüzdanımı zorlayabilirdi. Oradan kazancım dönüş masraflarımı karşılamak için yeterli olmayabilirdi ki böyle bir şey yaşamak hiç istemezdim. Her ne kadar at arabası kullanarak daha hızlı bir şekilde varabilecek olsam da oraya yürüyerek iki gün ve bir gecede varabilirdim. At arabasına yetecek kadar bütçem olmadığından yürümek tek seçeneğimdi. Bunun çetin bir yolculuk olacağı kesindi.

 

“Hmmm…”

 

Akıntının kenarında otururken özenle elimdeki dalı hançerle sivrilttim.

 

Akademi sınırlarından ayrılmamaya karar verdiğimden ilk başta üç temel ihtiyacımı karşılamanın bir yolunu bulmalıydım.

 

Kötü durumda olsalar da önümüzdeki birkaç gün boyunca yetecek kıyafetim vardı. Oldukça basit ve ilkel olsa da bir evim bile vardı. Sorun devamlı bir yiyecek kaynağı bulmaktı.

 

İkinci gün ormanda yemek kaynağı bulmak adına yola çıktım. Belki de önceki hayatımda kırsal bir bölgede yaşadığımdan ormanlık alan bana oldukça tanıdık gelmişti.

 

Fakat tüketebileceğim bir yiyecek bulmak o kadar kolay değildi. Her ne kadar bitkiler bol olsa da hangilerini yiyebileceğim hakkında bilgim yetersizdi. Tabii ormanda hayatta kalma konusunda deneyimli olmadığımdan yenilebilir bitkileri bir yere kadar tanıyabilirdim.

 

Bu yüzden derdime çam ağacı kabuğunda derman aradım.

 

Dedemin gençliğimde bana dediğine göre çam ağacının dış kabuğunun altında beyaz bir yapı bulunuyordu. Dediğine göre hasatların az olduğu ve kıtlığın arttığı zamanlarda ağacın bu kısmı kaynatılarak yenilirmiş.

 

Valizimde bulduğum gösterişli hançeri kullanarak dış kabuktan beyaz kısmı ayırdım. Süslü bir kabı tencere niyetine kullanarak akıntıdan aldığım suyu ateş büyüleriyle ısıttıktan sonra bu kısmı kaynattım.

 

Piştikten sonra sakızımsı çam ağacı kabuğunu çiğnemeye çalışarak yuttum. Tadı hiç de hoş olmasa da hepsini yemeyi başardım.

 

Sonrasında o gece ağır ishal oldum.

 

Görünüşe göre ağaç kabuğu insan tüketimine hiç de uygun değilmiş.

 

Üçüncü gün açlığın ve ishalin etkisiyle acınası bir hale bürünmüştüm.

 

Bir dalın ucunu kestikten sonra gösterişli hançerimi ucuna bir mendil yardımıyla bağladım. Fakat mendil gevşek göründüğünden ormandan getirdiğim sarmaşıkları kullanarak bir kere daha bağladım.

 

[Yeni Tamamlanmış Ürün]

 

Basit Zıpkın

 

Gösterişli bir hançeri özenle kesilmiş bir dala bağlayarak yapılmış.

 

Balık tutmak veya avlanmak için kullanılabilir.

 

Hançerin keskinliği azaldığından ürünün gücü azalmış.

 

Zorluk Seviyesi: 0.5/5

 

Üretim başarılı. Üretim yetenekleri gelişti.》

 

Gençlik yıllarımda sıklıkla balık tutma yeteneklerimle övünmüştüm. Fakat şimdi, açlığın eşiğinde balık tutmak çok farklı bir hal almıştı.

 

Hançer normal bir zıpkın kadar keskin olmasa da deneyimlerim ile bu açığı kapatabilmiştim.

 

Odun ateşi çıtırdarken ateş büyüsü yapabildiğim ve ateş yakmak için uğraşmam gerekmediğinden kendimi çok şanslı hissettim. 

 

Ama yine bir düşününce merak ediyorum da bu gerçekten minnettar olmam gereken bir şey miydi?

 

Ormandan yiyecek toplamayı beceremediğimden avlanmaya odaklanmak doğru seçimdi. Gençliğimde edindiğim yetenekler sayesinde birkaç balık tutmayı başardım.

 

Yakaladığım balıkları şişleyerek ateşin üzerinde kızarttım. Fakat bu esnada bir sorunla karşılaştım. Balıklar piştikçe yumuşayarak tane tane dökülüyorlardı. Bu yüzden değerli balık etimin bir kısmı ziyan oldu.

 

İlkel bir ızgara kafesi yapsam daha iyi olurdu ama gerekli materyallere sahip olmadığımdan bu şu anlık pek mümkün değildi. Aynı şekilde bu yüzden sıcak balıkları direkt olarak çubuğun üzerinden yemek zorundaydım ve dilim yanmıştı.

 

“Ohh bee!”

 

Vücudumun o çok ihtiyacı olan besinleri emdiğini hissedebiliyordum neredeyse.

 

Dürüst olmak gerekirse tadı pek iyi olmasa da karnım eskisi kadar guruldamadığı için minnettardım.

 

Yaklaşık olarak dört beş tane balık yemiştim ve susuzluğumu gidermek için de kafamı akıntıya daldırıp birkaç ağız dolusu yudum almıştım.

 

“Ohhh…”

 

Hala doymamış olsam da iki gündür beni bitkin düşüren açlığı yenmiştim.

 

Akıntının kenarındaki çakılların üzerine uzanarak gökyüzünü izledim. O şekilde zaman geçirirken güneş yavaşça ufukta kaybolmaya başladı.

 

Okulun başlamasına bir hafta kalmıştı.

 

Yemek, kıyafet ve barınak temin etmek için sorunlarla boğuşup duruyordum. Okul başlayınca işim daha ne kadar zorlaşacaktı? Bu şartlarda burs kazanmak mümkün müydü ki?

 

Hedeflerimin gerçekleşme olasılığını düşünmektense onlara doğru tam gaz koşmalıydım. Silvenia Akademisinden bir diploma bu belirsiz dünyada bana yol gösterecek değerli bir hazine gibiydi.

 

Silvenia mezunları genellikle krallıktaki üst pozisyonlara atanırdı. Akademideki performansları farketmeksizin, akademiden mezun olmaları bile başlı başına keşif gruplarında ve yeraltı büyü topluluklarında elit kesimde olmaları için yeterliydi.

 

Demem o ki, Silvenia’da kalmak ne kadar zor olursa olsun sıfırdan başlamaktan her türlü daha iyi bir seçenek.

 

***

 

“Kim var orada?”

 

Akıntının orada uzanırken bir ses duydum.

 

Acken adasının doğusu nadiren öğrenciler ve profesörler tarafından ziyaret edilirdi. Burası genellikle uygulamalı sınavlar ve idmanlar için kullanılırdı.

 

Bundan dolayı genç bir ses duymak şaşırtıcıydı.

 

Daha da şaşırtıcı olan ise bu sesi tanımamdı.

 

“Ed Rothstaylor… Oradaki sen misin?”

 

Bu kişi Kroel İmparatorluğunun üçüncü prensesi Penia’ydı.

 

Elias Kroel, namıdiğer Prenses Penia.

 

Prenses Penia ‘Silvenia’nın Beceriksiz Kılıç Ustası’ oyunundaki dört ana kadın kahramandan biriydi. Hikayenin ilk yarısında inanılmaz büyük bir rol oynuyordu. Yani en azından hikaye benim bildiğim kadarıyla bu şekilde ilerliyordu. Şu anda hala ilk senesinde olmalıydı.

 

Giriş sınavında kim olduğunu saklayarak hikayenin baş kahramanı Taylee ile tanışması gerekiyordu ama…

 

Evet şimdi hatırladım. Başkahramanı kıskandığından sınav sonuçlarını manipüle etmeye çalışan Ed’i açığa çıkaran kişiydi kendisi. Bu yüzden de evlatlıktan reddedilmişti.

 

“Evlatlıktan reddedildiğini duydum. Ne işin var burada?”

 

Asıl senin ne işin var burada?

 

Ben de bu soruyu sormak istemiştim ona.

 

Burası, özellikle onun gibi genelde altı yedi tane şövalyenin eşlik ettiği, bir prensesin sıklıkla geldiği bir yer olamazdı.

 

Bakışlarımı prensese çevirdim.

 

Zarif sarışın saçları ve süslü elbisesiyle ormana ait olmadığı belliydi.

Yine de her zamanki gibi abartılı giyinmemişti.

 

O sırada anladım ki ‘Sınıf Seçme Sınavı’ başlamış olmalıydı.

 

Oyunun Acken adasının doğusunda geçen bir bölümüydü.

 

Okul başlamadan bir hafta önce yapılan bu sınav, Büyü Bölümü öğrencilerinin yeteneklerini okul başlamadan ölçmeyi amaçlıyordu.

 

Sınav sorumlusu, uyuz hareketleriyle meşhur, Profesör Glass’tı.

 

Öğrencilerden doğudaki ormana dağıtılmış büyü içeren bilyeleri bulmaları bekleniyordu. Büyücülüğün temeli büyü enerjisini algılamaktan geçtiğinden bu şekilde öğrencilerin mana algılama yetenekleri ölçülüyordu.

 

“Sizinle yeniden karşılaşmak ne büyük onur Prenses Penia.”

 

Gözlerinin içi alev alev yanıyordu, beni hor gördüğü çok belliydi. İçinde olduğum durum düşünülünce çok haksızlık görüyordum ama anlatsam inanacak da yoktu.

 

Ayağa kalktım ve prensesi saygı dolu bir şekilde selamladım.

 

“Akademiden atıldığını düşünmüştüm.”

 

“Yurttan atıldım.”

 

“Burada ne işin var diye sordum.”

 

Prenses oluşturduğum ilkel çadıra, yaktığım odun ateşine ve yediğim balıklardan kalan kılçıklara bakınca gözleri fal taşı gibi açıldı.

 

“Hala akademiden ayrılmadın mı?”

 

“Maalesef hala bir öğrenciyim.”

 

“Okuldan ayrılmak için gereken işlemleri yapmadın mı?”

 

“Gerek olmayacağını düşündüm. Rezil olduktan sonra ailemin de desteği kesilince akademide çalışmalarıma devam etmenin mümkünatı olmadığının farkına vardım.” 

 

(Ç/N: Abimiz, bir bakıma, zaten ailemin desteği kesildi yurttan da atıldım bu yüzden okuldan kendim ayrılmamı bekleyen idarecilerden kaçıyorum demeye getiriyor. Şu mümkünatı yok kısmı da idarecilerin bakış açısından bir ifade gibi bir şey.)

Prenses Penia, rezil bir şekilde kenara atılmış bir soylunun nasıl hala akademiden ayrılmadığını anlayamıyordu. Bu durumdan hoşlanmadığı belliydi.

 

“Akademi Komitesi seni bulursa anında okuldan atılırsın.”

 

“…”

 

“Yarın bunu komiteye bildireceğim. Ne yani burada öylece kalabileceğini mi sandın?”

 

Silvenia Akademisinden bir diploma alma planım mahvolmanın eşiğindeydi.

 

Ama bu şekilde düşünmemeliydim. Derin bir iç çektim ve saksıyı çalıştırmaya başladım.

 

“Eğer Prenses bunun yerinde bir karar olacağını düşünüyorsa yapabileceğim bir şey yok. Dahası, sadece siz değil öğrencilerin çoğunluğu benden hoşnut değil. Akademi çalışanlarının bile aynı şekilde hissettiğinden eminim.”

 

“Madem bunun farkındasın, ne diye ayrılmıyorsun? Rezil bir şekilde okuldan atılmaktansa onurunla ayrılmayı tercih etmez misin?

 

“Silveni Akademisinin öğrencisi olarak kalmak istiyorum.”

 

“Tavsiye etmem.”

 

Prenses Penia kollarını göğsünde kavuşturdu ve beni daha da aşağıladı.

 

“Ayrıl. Buradaki herkes nasıl senden nefret ediyorsa sen de onlardan nefret ediyorsun.”

 

“Yanlışınız var. Ben kimseden nefret etmiyorum.”

 

“Önceden ne kadar kibirli ve nefret dolu olduğunu unutmuşsun anlaşılan. Sen de haklısın, ne de olsa objektif özeleştiri herkesin yapabileceği bir şey değil.”

 

“Yanılıyorsunuz.”

 

Durumu kurtarmak için onu sözlerimle ikna etmeliydim.

 

“Aslına bakılırsa Prenses, size minnettarım.”

 

Prenses Penia’nın bundan şüphe duyduğu açıktı.

 

(Ç/N: Vaaay, I have no enemies çekti reis.)

 

*-*-*-*

Tepki vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Hadi sağlıcakla kalın.

 

-BrotherNoodles

 

 

 




tags: Manga Oku The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 3, Webtoon The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 3, oku The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 3 Çevrimiçi, The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 3 Bölüm, The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 3 Bölüm, The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 3 Yüksek Kalite, The Extra’s Academy Survival Guide (Figüranın Akademide Hayatta Kalma Rehberi) 3 oku, ,

Yorumlar

Bölüm 3